yeni kayıt'a tıkladığımda aklımda bir sürü şey vardı; fakat yazmanın hiçbir fayda getirmeyeceğini bildiğim için laf salatası yapmayacağım. (not only ne doğan güne hükmüm geçer ne halden anlayan bulunur; but also söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.) merhum astor piazzolla'nın oblivion'u, şimdiye dek dinlediğim sayısı belki onbinleri aşan müzik eserleri içinde en tepede yer alan eserdir. nasıl bu seviyeye gelebildi bu ilişki bilemiyorum; ellerden sakındığım için biraz da galiba. oblivion'u, yani ''unutulma, nisyan'' anlamına gelen bu parçayı birçok kişi kendine göre yorumlamış, cover'lamış; kavurup kendi baharatlarını ekleyerek sunmuşlar karnı kadar gönlü de aç insanlara. bu aşçılardan ikisi de bizim toprağımızdan. saro seçikyan ve gülay sezer. sadece toros dağları'nda, erciyes'in eteklerinde, fırat'ın beslediği ovalarda yetişen baharatları kullanmışlar kavurmalarında. gerçi et güvenilir kasaptan alınınca onun yahnisi de güzel oluyor. hakikaten iki sanatçımız da hakkını vermiş malzemenin. ama yine de benim favorim gidon kremer'e ait. 30'a yakın farklı profesyonel icrayı ve bir o kadar da youtube icrasını dinlemiş olmama rağmen her farklı yorum ilk heyecanı duymama yetiyor. buenos aires'te pişiyor, ankara'ya da düşüyor. müzik dışında bu kadar kapa kacağa sığmayan başka ne var acaba? acaba? ha? ne?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder