azer bülbül (asıl ismiyle sübutay kesgin) sevilsin yahut sevilmesin medyada, internette ya da insanlar arasında konuşma-eğlenme maddesi olmuş bir insandı titrek hareketleriyle. antalya'da kaldığı otelde ruhunu azrail'e teslim etmiş. 42 yaşındayken üstelik. doğal bir kalp krizi mi, yoksa kalp krizine neden olabilecek diğer başka faktörler mi etkili bu ölümde belli olur birkaç güne. pek dinlediğim bir insan değildi; lakin çevremdeki bazı kişilerin ve levent kırca'nın skeçlerinin etkisiyle oldukça maruz kalmıştım kendisinin hardcore şarkılarına.
bir keresinde, yani bundan yaklaşık 10 sene evvel, bizim peder trt'nin servisini çekiyordu. trt yapımı birçok belgesele, programa, diziye, filme oyuncu, teknik ekip, sanatçı vs. taşıyordu bizim pejo j9 ile. bir akşam, annem benden ne kadar yıldıysa ''al da git şunu'' diye babama salça etmişti beni. o da beni de alıp götürdüydü bahçelievler'deki trt arı stüdyosu'na. hiç unutmam; özhan eren (akp'nin ''haydi bir daha'' reklamının yapımcısı, şarkı ona ait), şükrüye tutkun ve azer bülbül vardı o geceki sayısal gece'de. o zamanlar pek şaşaalı kutlanıyordu çekiliş. şarkılar söylendi, türküler çığrıldı, eller çırpıldı; bu üç sanatçı, ben ve babam bahçeli'den esenboğa'ya kadar birlikte gitti idik. stüdyo çıkışında minibüsü bayağı bir sallamıştı ''azer fan club'' üyeleri. kendisinin servisin en arkasına geçip depresif ergen modunda başını cama dayayarak yolculuk ettiğini hatırlıyorum.
dediğim gibi sevilsin ya da sevilmesin bir dönemin en renkli (mi acaba?) simalarından birini erken yaşta kaybetmek tatsız bir hadise. allah günahlarını affedip fanlarına uzun ömür versin, ne diyek.
''bilemez ki insan çıkar yarına
sen yine de sarıl umutlarına.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder