3.7.10

baba cüzdanı



yolda, sokakta, markette, bankada; amcamda, dayımda, babamda, x'in babasında gördüğüm kadarıyla bu cüzdanları alıp içindeki onlarca fişi, kartviziti, faturayı, dekontu, gazeteden kesilmiş ''şifalı bitkiler'' ya da ''emeklilere müjde'' yazısını, üzerinde telefon numaraları yazılı işe yarar-yaramaz bloknotları toplayıp geri dönüşüm kumbaralarına atsak, yemin ederim, türkiye'de her yıl 'on yüz bin' adet futbol sahası genişliğinde, hektarlarca ağaç kağıt için hunharca kesilmez.

öyle kalabalıktır işte; amma lakin ki en nadir bulunan kağıt mamülü paradır bu cüzdanlarda.

yeşili severim, 20'liğin yeşilini daha bir başka severim.

1.7.10

hama hama hamiyet?!?!



sabahları uyanıp televizyonu açınca bir şeylerin eksikliğini hissediyordum birkaç haftadır, demek yarım elma'dan dolayıymış. neyse ki yazın başında sayılırız. temmuz-ağustos var önümüzde; bi umut. ''şu melemene bi yumurta fazla kırsan ölür müydün annecim'' diyerek homurdanırken, ''şu yaşa geldin, küçük bardağa 2.5 kaşık şeker atıyon, halin nice olacak babaaaa'' diye içimden söylenirken, zeytin kasesinin dibindeki yağa ekmeğimi banarken televizyonda yoncayla gonca gardaşlar yoksa, huşenk, pars, sarışın çıtır ayça, hama hama hama hamiyet yoksa; hepsini geçtim, medeni karpuz yoksa ne anladım ben o kahvaltıdan!

edit: annem sabah izlemiş, hangi kanal olduğunu hatırlamıyor. thanx god.