29.10.11

22.10.11

önce şiir vardı


televizyon denen aletin türkiye toprakları üzerinde başına gelmiş en güzel şeydi bu program.

19.10.11

selluka

takvimler 1980'i gösteriyordu ve istanbul hiç olmadığı kadar pusluydu. o sabah ali'm uykusundan uyanmadı. bir yunan heykeli gibi sessiz yatıyordu; ama teni konuşuyordu. burnu, dudakları, saçları, kaşları, bıyıkları anlayana anlamlı şeyler fısıldıyordu; fakat gözleri... gözleri sanki ''bana kalsın'' der gibi sır vermiyordu bu zamansız, nedensiz, anlamsız gidişten. akıntıya karşı yüzmenin ne demek olduğunu öğrenmem işte o günlere denk düşer. çatısını kendim çattığım yeni hayatımda zerdalilerle dolu bir bahçem, selluka kokulu bir odam ve benden de yalnız kuşum dışında bir şey yoktu. her şeyim bundan ibaretti. uzun seneler kalbim kimselere meyletmedi. sevmek kolaydı ve üstelik mutlu aşk vardı. ali'mden, o ilk aşk'tan biliyordum tüm bunları; ancak içim atmıyordu kalbimin biri için delice atmasına. seneleri böyle böyle bugüne getirebildim, gölgem ve soluğumla dostluk ederek. bundan sonrasını ise, tıpkı bundan öncesini olduğu gibi bir an olsun düşünmek istemiyorum. bilmiyorum ne olacak...

17.10.11

ankara üniversitesi güzeli

işim gereği üniversiteler gezerim. (buradaki işim gereği ifadesinin 180 derece zıttını düşünmenizi öneririm.) birçok şehirde birçok üniversite gördüm; fakat bu patenti bana ait olan tespiti ankara'daki üniversiteleri baz alarak yapıyorum ki ne başkent ne bilkent ne gazi ne atılım ne hacettepe ne ufuk ne okan ne hasan... hiçbiri ankara üniversitesi güzeli adlı o biricik şahsiyeti barındırmıyor. hayır canım, demek istediğim diğer üniversitelerde güzel kızların olmadığı değil; fakat ankara üniversitesi'nde okuyan güzel kız gibi bir gerçeklik var. hem güzel, hem güzel giyinen, sosyal anlamda aktif olduğu kadar derslerinde en az bir o kadar başarılı. gündemi takip ediyor, çok okuyor; fakat hayatı ders değil. ortamına göre nasıl davranması gerektiğini biliyor, ham değil. kibirli hiç değil. sigara içiyor olabilir, olmayabilir de.

(belirli biri düşünülerek yazılmamıştır, senelerin birikimini dile getirir.)

14.10.11

stationary traveller


yunancadan urducaya, türkçeden flemenkçeye, meksika ispanyolcasından tayvancaya kadar onlarca değişik dilde ''müzikal orgazm'' gibi bir sıfat tamlaması varsa bu, stationary traveller parçasını tanımlamak için üretilmiştir. ''durağan yolcu'' böylesine bir melodiye yakışacak en güzel isim. bulunduğun yerden o anda olmak istediğin yere gayet rahat bir biçimde seyahat etmen için her türlü koşulu temin ediyor camel.

11.10.11

eksik bir şey

hüsnü arkansız ezginin günlüğü eksik bir şey gibi. bağcıkları çıkarılmış ayakkabı gibi yavan, süt içilen bardağı yıkamadan su içmek gibi moral bozucu. (haksızlık eden kan işesin, o kadar kötü değil belki, hatta hiç kötü değil; ama eksik.)

10.10.11

bir sen

bir kadına yakışıp yakışabilecek en güzel isim birsen bence. bir sen.

9.10.11

gol



adamsın...

2.10.11

barbunya





gel dedin, geldim abdurrahman çavuş!?

(intikam soğuk yenen bir aştır. e barbunya da soğuk yenen bir aştır. o zaman intikam zeytinyağlı barbunyadır.)