9.2.11

road to grammar in use

her geçişimde hayran hayran baktığım ve fotoğraf makinemi almadan önce çekme planları kurduğum bir yerdi kocatepe kuruyemişçisinin bu şarap dolu camekanı. yakında kalkacakmış o şişeler. yeni yasa filan bir şeyler dedi içeride çalışan adamlardan biri. madem öyle, ölümsüzleştirmek de bana düştü sanırım bu güzel yeri. kendi adıma sevdim bu iki fotoğrafı. korsan kitap, grammar in use filan almak için yolunuz olgunlar'a doğru düşerse karanfil'in sonundaki üst geçidin hemen sağına bakınız.



6.2.11

twitter.com/06melihgokcek



şimdiiik. şimdi ekşi sözlük'te yaklaşık 2 ay evvel ekşifotoğraf adı altında bir google grubu açılmış idi. ben de girip üye olmuş idim. neyse, her yerde olduğu gibi orada da aktif olan tarafın istanbul tayfası olduğunu görüp kaderime boyun eğerek düz hayatıma devam ediyordum. sonra bir gün, melih gökçek'in twitter sayfası açıp kendisine gelen her twit'e cevap verdiğini gördüm. başkan o kadar sevmiş ve sevilmiş olacak ki, 3000 küsür twit yazmış ve şu an 26000 takipçisi var. işte bu google grubundan biri de başkana sormuş: ''başkanım ankara'da metro inşaatları ne alemde?''
o da ''buyrun gelin, kendi gözlerinizle görün.'' demiş. e gökçek'ten sözü alan eleman geziyi organize ediyor ve 4 şubat gecesi fatih ekspresiyle ankara'ya geliyorlar. ben de ilk başlarda olumlu baktım bu geziye; fakat sabahın köründe kalkıp da sıcak yatağımdan ayrılmak istemedim. sonra benim diğer iki arkadaşın da ısrarıyla sabah soluğu ankara gar'da aldık ve istanbul'dan gelen 5 kişilik (dev kadddd) ekiple buluştuk. toplamda 9 kişi büyükşehir belediyesinin kapısını tıklattık. başkanın yardımcılarından derya hanım, güzel gözlü, tatlı sözlü derya hanım ve birkaç kişi bize o kadar ihtimam gösterdiler ki anlatamam ya. anlatamam. bunun % 10'unu dahi beklemiyordum.

sayayım:

-altımıza iki adet son model ve lüks caravelle tahsis edildi.
-ilk olarak ankara hali'nin yanında varlık şefkat evinde kahvaltı.
-oradan güvenpark ve milli eğitim bakanlığı arasındaki metro çalışmaları hakkında bilgi alıp yerin birkaç on metre altına indik.
-oradan odtü metro istasyonu ki sadece rayları kalmış. ama diyebilirim ki hakikaten odtü metro istasyonunda odtü klası konuşuyor. sanki resim galerisi ya da müze. öyle ferah ve modern bir mimariye sahip.
-odtü'yü geride bırakıp aksu caddesi üzerindeki otoparkta bulunan ''sokakta çalışan çocuklar merkezi''ne gittik. burada baya bir eylendik. 5400 metrekare üzerine kurulu kocaman bir merkez. sokakta çalışan çocukların gün boyunca gelip a'dan z'ye her türlü ihtiyaçlarını karşılayıp kendi gelişimlerini sağlayabilecekleri ve başında gerçekten iyi niyetli olduğuna inandığım bir idareci bulunan güzel bir merkez. mesela ingilizce, gitar-piyano-org-bağlama, futbol-karate-judo, bilardo-golf, kütüphane, diksiyon, el sanatları, internet vs. gibi birçok imkan sağlanıyor ekseri yenidoğanlı olan tıfıllara.
öğle yemeğini de orada eda ettikten sonra (erişte-bezelye-turkish yoghurt) gene 'özel araçlarımız'la bizi istediğimiz yere bıraktılar. orası ankara kalesiydi. kalenin en tepe noktasına çıkıp içimizin bir acayip olmasına neden olduktan sonra ''deli mi skti?!?!'' diyerek daha tenhalarda dolaşmaya karar verdik. yerler jilet gibi kaygandı. e tabii tüm bu olaylar esnasında çatır çutur fotoğraflıyoruz her şeyi. neyse, dedik soluklanalım. saat 4'te randevumuz var biriyle... bir buçuk saat kadar kalenin dibinde ''asmalı konak'' diye bir kafeye oturup 3 şişe şarap söyledik:) işletmecinin japon turistlere ibretlik kitleyişine de şahit olduk bu arada. ve saat 4 olmuş ve derya hanım aramıştı. araçlar geliyor. tekrar minibüslere atlayıp belediyeye. veee bir saat kadar rötarla oradaydık. i.melih gökçek o kalpleri ısıtan meşhur gülümsemesi ve eee'lemesiyle karşıladı bizi odasında. bu esnada onursal başkanı olduğu ankaragücü'nün kayserispor'la maçı var:) hoş beş falan fişmekan derken kayseri attı. 1-1 dakika 70 filan. başkanın ağzı bizde, gözü maçta. dakika 90+5, kayseri bi tane daha kitledi 2-1. başkanın yangınını gömleğinin birkaç düğmesini açması da kesmedi. şöyle diyeyim, zaten melih gökçek ağzı iyi laf yapan bir adam; ama bu kadar nasıl diyeyim, açık sözlü olduğunu ve karşısındakinin de açık sözlülüğünü desteklediğini ilk defa görüyorum desem yeridir. nişan merasimine katılması için çıkması gereken ibrahim beyle vedalaşıp gene soluğu derya hanımın yanında aldık. başkanın hediyesi de 'atatürk fotoğrafları' isimli, adamın kafasına vursan travma yaratabilecek bir dergiydi. (bu arada içtiğimiz urfa dibek kahvesi, şimdiye dek içtiğim en farklı ve lezzetli kahvelerden biriydi) biz giyinip ayrılmaya davranırken altınpark'taki belediye konukevinde bizim için akşam yemeği hazırlığı yapıldığı söylendi. hoppalaa. gene atladık minibüslere ve altınpark'a... orada da gerçekten güzel bir yemek yedikten sonra keçiören tayfasını evlerine bırakıp kızılay'a geçtik. 2 ankara ve 5 istanbul tayfası. şoförümüze yolu tarif ederek aylak madam'a gittik. gerçi öyle bir mekanda içkinin olmaması ayrı bir hadise; ama sıcak şarabı hakikaten ilk kez denememe rağmen tuttum. içine tarçın atılmış vişne oraleti gibi; ama hoş yahu. oradan hareket saati gelen istanbullu ekşicileri taksiye bindirip evin yolunu tuttum. ben bu grubu tuttum.
çok üstünkörü anlattığım bu olaylar en azından bende güzel; ama daha ziyade enteresan bir anı olarak kalacaktır.

"yiyor ama çalışıyor'' ---devletin yaratmak istediği tür vatandaş


4.2.11

öz gaziantep

(ankara tayfası iyi bilir)



1 ocak 1958, ab kuruldu.

1959, türkiye başvurdu.
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
4 şubat 2011...

öz gaziantep'te tavuk iskender 5 lira
et iskender 6 lira.

3.2.11

kadınlıkta zivre

ilber ortaylı ve vedat milor ile osmanlı mutfağı



ortada dönecek muhabbeti ve ağız şapırdatmalarını, vedat milor'un çocuksu heyecanını, ilber ortaylı'nın istifini bozmadan saatlerce aynı konu hakkında konuşabilirliğini hayal dahi edemiyorum. ntv'ye duyurulur.

bi ara görüşelim mutlaka kardeşim

meali: tesadüfen karşılaşmasaydık siksen aklıma gelmeyecektin. bir sonraki tesadüfi karşılaşmamıza dek kib aeo cnm bnm sçs amk.