kemal sunal'ın en buruk filmi bu düttürü dünya. biraz geç izlemiş olmakla birlikte bu tespiti yapmakta bir beis görmüyorum. mizah mı, kara mizahın kralı var, kemal sunal bu, lütfen. zaten buruklukluk bundan geliyor sanırım. hemen her gün geçtiğim yollardan kemal sunal'ın da geçmiş olduğunu, yayalara yeşil yanmasını beklediğim ışıklarda onun da beklediğini görmek hoş ve, ve mayhoş bir his. ankara'da geçen yapımlar içinde birinci bu film, ikinci de bizim evin halleri bana göre.
gırnatacı, kendi deyişiyle müzisyen, mehmet çankırı caddesi'nde bir pavyonda çalışan bir klarnetçidir. aslında tam çankırı caddesi değil pavyonun yeri. sanıyorum rüzgarlı sokak. mehmet'in karnını doyurması gereken 3 çocuğu ve bir de karısı var elbette. hıdırlıktepe'de oturuyorlar. ankara kalesi'nden bentderesi'ne doğru bakarken karşıdaki tepe. geçinmek bu şartlar altında imkansızdır bu gariban aile için. bizim müzisyen memed (müsaade ederseniz memed diyeyim sevgili okur, daha samimi geliyor bana.) hep kendi bestelediği bir şeye benzemez şarkılarının bir gün patlayıp onu çok zengin edeceği hayaliyle yaşar; fakat kendi de bilir böyle bir şeyin olmayacağını. bu arada kayınbiraderi oturdukları evin sahibidir ve evi müteahhite vermiştir. verilen mühlet dolarken memed de yüksel caddesi metro çıkışı ile karanfil'in kesişim noktasında çakmak işine girer. (şimdilerde orada bir büfe mukim.) çakmaklara gaz doldurur, taş koyar. inşaatlarda amelelik yapar; lakin kaldıramaz bu ağır yükü. kayınbiraderi, devlet dairesinde kapıcılık yapan uyanıklık abidesi kayınbiraderi sayesinde bürokraside dönen çarkları da, herkesin çok da iyi bildiği dolapları görürüz. en sonunda... daha fazla anlatmayayım evet.
detaylı incelendiğinde 80'lerde mapus yatan gençlere, devlete sırtını verenlerin inanılmaz yükselişlerine, bir kişinin sesinden bir şey olmamasına rağmen külli bir haykırışın çok 'ses' getireceğine atıflarda bulunuluyor dönemin koşullarına paralel olarak. 1988 yapımı bir film nihayetinde. dikkatimi çeken bir nokta var. memed, darbukacı arkadaşı rıfatla (cezmi baskın) mercimek çorbası içiyorlar bir çorbacıda. sahne tamamıyla zeki demirkubuz'un masumiyeti'nde bekir ve yusuf'un mercimek çorbası içme sahnesinin aynısı. belirtmeliyim ki zeki demirkubuz bu filmin yardımcı yönetmenlerinden. hoşuma gitti doğrusu. ve müzikler. fena kolpalamamış rahmetli; ama gitarlı bir melodi var film boyu çalan. deminden beri bahsettiğim burukluğun büyük kısmı bu müzikten kaynaklanıyor. tarık öcal'a ait.
velhasıl, rahmetliğin çok güzel filmlerinden biri düttürü dünya. favori kemal sunal filmim olan kapıcılar kralı'nda yanaklarım ağrıyana kadar güldükten sonra birazcık düttürü dünya izleyerek durumu 1-1'e getirebilirim. çok güldük, ağlayalım.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder