istiklal caddesi üzerindeki evkaf apartmanı, yahut daha bilinir bir tarifle küçük tiyatro'nun bulunduğu o tarihi bina oldum olası cezbetmiştir beni. her geçişimde, özellikle de geceleri otobüs yolcu indirip-bindirirken yüzlerce kez gördüğüm apartmanı tekrar ve tekrar, ilk defa görüyormuşçasına heyecanla izlerim. ankara'nın en sevdiğim üç beş mekanından biridir velhasıl, orhan veli boşuna ikamet etmemiş bir dönemler orada...
soğuk bir ankara gecesi, yapacak çok daha iyi bir fikrimin olmamasından (ya da yapacak en güzel fikrin bu olmasından) uzun zamandır görmek istediğim soğuk bir berlin gecesi oyununa gittim. geçen yıldan içimde uhde idi; fakat oyunun bu sene de devam etmesi hakikaten güzel olmuş. binanın içine girdiğimde içimi, nasıl ifade etsem, huzur ve huzursuzluk karışımı bir duygu kapladı. her ikisinden de var; ancak hiçbiri diğerine ağır basmıyor.
berlin'de fotoğrafçılık eğitimi almış ve sergi hazırlığı yapan türk tarık ve onun alman sevgilisi katherine'nin kırmızı duvarlı mütevazi evlerine konuk oluyoruz iki buçuk saatliğine. başlarda ilişkileri gayet olağan şekillerde ilerliyor. akşama kadar çalışmalar, eve yorgun dönüşler, günün özeti ve kapanış, belki yatmadan evvel gece sporu. evet, bu seyirde ilerlerken ilişki, bir gün katherine üniversiteden bir hocasıyla karşılaşıyor ve ne oluyorsa bu karşılaşmadan sonra oluyor... tarık'ın damarlarında halihazırda fazlasıyla bulunan kompleksler, kıskançlıklar, takıntılar, yabancılıklar ve aşk köpürmeye başlıyor. tıpkı masumiyet'in bekir'i gibi, tarık'ın bu hastalıklı sevgisi çevresindeki herkesi derinden, çok derinden etkiliyor... sanatçı olduğu için belki de, gurbette yabancı düşmanlığını asgari düzeyde tecrübe eden tarık'ın, alman kanalizasyon sisteminin göçmemesini sağlayan göçmenlerin toplumdaki yeri hakkında etrafındaki hodbin insanlara yönelttiği sorular, şu sıralar gündemi meşgul eden avrupa'da yaşayan türklerin sorunlarıyla birebir örtüşüyor...
sahne düzeni, renkler, evin tavanına asılmış kuş kafesi içindeki balıklar ve özellikle müzikler insanın ruhunu besler nitelikte. oyunda kullanılan müziklerin hemen hepsi mp3 çalarımda olduğu için oyun çıkışında küçük tiyatro'dan şinasi sahnesi'ne dek hepsini teker teker dinlemek... fenaydı. daha fenası ise başroldeki tarık idi. olcay kavuzlu. kendisini ankara menşeili dizilerden ve sesiyle tanıyordum. meğerse oyunculuğu da sesi kadar dört dörtlükmüş. soğuk bir berlin gecesi'ni izlemek, soğuk bir ankara gecesinde yapılabilecek en güzel şeylerden biri. dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
bir ay sonra gelen not: birkaç gün evvel bu oyunu tekrar izledim. saat 20.05'te ulaşabildiğim için salona alınmadım haliyle. balkonda izlemek zorunda kaldım oyunu ki iyi ki de böyle olmuş. küçük tiyatro enfes bir atmosfere ve akustiğe sahip olmasına karşın eğimi az bir sahne. en arkadan izlerken öndekilerin kafaları sorun olabiliyor; fakat balkonda bu sorun biraz daha az hissediliyor. ana salonda en arkadan izlemek yerine balkonda en önde ve ortada bir noktada izlemek çok daha mantıklı. balkon diye çekinmemek lazımmış.
***
oyunda kullanılan müziklerden bazıları
zbigniew preisner - the end
zbigniew preisner - nymphea
zbigniew preisner - perte
gotan project - queremos paz
anouar brahem trio - leila au pays du carrousel
armand amar - kadish
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder