25.11.11

han duvarları


sevimli peltek konuşmasıyla ve cumhuriyet dönemindeki hemen tüm şair ve yazarlarla rakı kadehi tokuşturmuşluğuyla mustafa şerif onaran, gençlik hallerini çok merak ettiğim berrak sesiyle ve ilerlemiş yaşına rağmen güzelliğiyle berin ötenel ve ''bu adam 40 sene önce keldi, şimdi nasıl bu kadar saçı var mehehehe'' tarzı seviyesiz esprilerin malzemesi olan ve okuduğu şiirleri kelimenin tam anlamıyla yaşayan rüştü asyalı...

blogda daha önce birkaç kez bahsettiğim milli kütüphane'nin her ayın son haftasında bir gün düzenlediği şiir dinletilerinin kasım toplantısına katıldım bugün yanımda bir arkadaşla. cermodern'e de ilk defa gitmiş bulundum bu sayede. ankara'nın en karanlık binalarından birinin ardında bu şehrin en ferah mekanı. sırf o ferahlık dahi insanın kafasındaki düşünceleri atmasına yetebilir.

(tam ortamını bulmuşken birkaç dize okumamak olmaz. şehrimizin doymuş; fakat sanata hala aç insanları... kokona kelimesini yersizce de olsa kullanmak mümkün. kullanmayalım ama.)

bu ayki konu, ''şiirimizde gurbet'' idi. halk edebiyatı döneminden günümüze dek çeşitli şairlerimizden okunan şiirler ve mustafa şerif onaran'ın şiir ve şair hakkında anlattığı hoş anektodlarla bir nefes kadar çabuk geçti zaman. gerçi ben sürekli rüştü asyalı'yı izledim ''ben sana mecburum bilemezsin, adını mıh gibi aklımda tutuyorum, büyüdükçe büyüyor gözlerin...'' diye olaya giriş yapmasını (yardırmasını) bekledim umarsızca; fakat konu müsait değildi buna. faruk nafiz çamlıbel'den maraşlı şeyhoğlu satılmış'ın hikayesini, istanbul'dan niğde'ye oradan da kayseri'ye yapılan çetin yolculuğu, üç gün içinde üç mevsimin nasıl değişebildiğini dinledik. çamlıbel'in yattığı odanın duvarına bir zaman önce yazılmış dörtlüğün, şairin duygularını daha da koyulaştırdığını anladık. adam yazmış, dedik. iyi ki böyle insanlar var, dedik. şair, bu şiirini istanbul'dan kayseri lisesi'ne öğretmenliğe giderken yazmış. kendi memleketimin ve orta anadolu'nun işin içine girdiği her şey beni normalden daha fazla etkiler her zaman. bu enfes şiirde de bu etkiyi daha açık şekilde hissettim o atmosferde.

"gönlümü çekse de yârin hayali
aşmaya kudretim yetmez cibali
yolcuyum bir kuru yaprak misali
rüzgârın önüne katılmışım ben"

ve satılmış, çamlıbel'in mevsim değişikliklerini izleyerek tükettiği o yoldan hiç geçmedi...

Hiç yorum yok: