
bu gece rüyamda, elimde kocaman bir kırmızı balonla geziyordum ortalıkta. karbondioksitle şişirdiğimiz balonlar gibi yerlerde sürünmüyordu balon. oksijenden daha hafif olan helyum gazı ile doldurulduğu için yeryüzünde duramıyor, sonsuzluğa kanat açmak istiyordu ki ben buna elimdeki iple engel oluyordum. gökyüzünün maviliği tüm çıplaklığı ile ortalıkta iken ve özellikle hava da rüzgarlıyken, gökyüzünde beliren balonların (ve poşetlerin) gözden kayboluşunu izlemek yalan dünyanın en küçük fakat en gerçek mutluluklarından biri bence. o kadar ufak şeylerle mutlu olabilmek de kişisel gelişim konusunda çok şeyin atlatılmış olduğunun veya halihazırda o engellere hiç bulaşılmadığının işaretidir bir yandan. neyse neyse. fakat bir gün, tıpkı onun gibi baloncudan tüm balonları satın alıp tüm ankara'yı baştan sona yürüyerek gezeceğim ve her gördüğüm ufaklığa balonlardan birini vereceğim. kim gibi mi? veli'nin oğlu gibi. ''tarifsiz kederler içindeyim.''
***
1. sıhhıye'deki atatürk anıtı'na bırakılan bir çelengi alıp konuk edileceği eve götürmüş.
2. baloncudan bütün balonları satın alıp sokak sokak dolaşmışlığı varmış.
not: aktaran, melih cevdet anday, "akan zaman duran zaman" adam yay. 1. baskı, 1984
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder