beni hüzünlendiren bazı anlar var. ömrü vefa etmeyip de vefat etmiş birinin eşyalarını alakasız bir yerde, alakasız bir vakitte görmek, mesela belki senelerdir girilmemiş bir odanın kapısına asılmış bir ceket, toz içinde bir kasket ya da şu anda çoluk çocuk sahibi sevilen bir kuzenin bebeklikten kalma emziği. babaannem benim emziğimi saklardı. nerede mi saklardı? hem kümes hem de bodrum olarak kullanılan bir yerde saklardı. yumurtadan çıkalı saatler olan civcivleri sevmeye gittiğim zamanlar sakladığı yerden alıp gösterirdi. oldukça sevimli karelerin art arda sıralanmasına neden oluyor bu anılar. sevimli ve gene de hüzünlü. bu anlardan biri de özellikle gecenin geç bir vakti, boş caddede kendi kendine yanıp sönen sarı trafik ışığı. çöp konteynırından bir anda fırlayıp insanın aklını çıkaran kediler, geceleri grup halinde gezerek yine insanın aklını çıkaran serseri köpekler ve tek tük geçen buğday sarısı taksilerin dışında sokakta kimselerin olmadığı vakitlerde kendi kendine yanıp sönen, ''hazırlan ey ademoğlu, hazırlan. hazreti süleyman... 750 sene yaşamış. altın, mücevher... e dünya ona da kalmamış'' diyen sarı trafik ışıkları... oldukça sinematik, hayli manidar.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder